29 Ocak 2010 Cuma

ÇİPLİ GENÇLERİMİZ

EKLENTİ Çalıştığım ofise son yıllarda 88-89 doğumlu gençler başlıyor , büyük hayalleri olan . Büyük hayalleri yok aslında sadece hayalleri varmış gibi yapmanın prim yaptığı bir toplumda , bütün yaşdaşlarının yaptıklarını yapıyorlar. Hayalleri ne? az iş, çabuk kariyer, çabuk çok para .......
Ben tabi çenemi tutamıyorum çok zaman ,işten kaytarmak için yaptıkları türlü numaraları görünce , sığ konuşmalarını duydukça sinirleniyorum.
Açıyorum ağzımı, yummuyorum gözümü....

80 sonrası doğanların ,doğum esnasında beyinlerine bir çip eklendiğini düşünüyorum, kendi kızım da dahil.Hepsi birbirinin aynısı olsun, sormasın,sorgulamasın,sadece nefes almak için yaşasınlar diye.

Çip öyle bir progranlanmış ki, umursamaz,iş sevmez,türkçe özürlü , özenti,herkesçi,yalan aşklar peşinde,şekilci,ben merkezci,hayatın dizilerde olduğu gibi şaşalı olduğunu sanan,hayat=kapris gibi algılayan,bilgi ile mutluluğun paralelliğini öğrenemeyen,damak tatları hazır ve katkılı yiyecekler dışındaki lezzetlere kapalı,sanatı T.V olarak (yada en fazla sinema) algılayan ,doğa ve spor sevgisiz, mutsuzluğunun kaynağını diğer insanlar olarak gören , aşksız sevişmeleri
gerçek sanan.....................................................................................................................................................................
benim aklıma bunlar geldi, sizde boşlukları doldurabilirsiniz.


bu yazıyı da ben 4 yıl rötarlı okudum. Deniz DOKSAN'a akşam okutulacak.Hatta ara ara okutulacak.


CUMHURIYET GAZETESI (30.04.2006)

ISIL ÖZGENTÜRK

Küçük çocuk annesine sordu:
''Sol ne demek?''
Anne bir süre düsündükten sonra yanitladi:

''Sol; sokakta seksek oynamak demek, korkudan öleyazsan da lunaparkta zincirli sandalyeye binmek demek, gece yatagindan gökyüzünü izleyip gözüne kestirdigin bir yildizla sir paylasmak demek, küçük foklari gaddarca öldüren fok katillerini hiç unutmamak ve kürk giymis bir bayanin üstüne, 'Yasasin foklar' diyerek kalici boya atmak demek, yunuslarin bazen bir insan oldugunu düsünmek ve onlarin o muhtesem özgürlüklerini kiskanmak demek, Afrika'da bir ay sonra 700 bin yasitin çocugun susuzluktan ölecegini ögrenip kumbaradaki parayi kosarak acil yardim kurumlarina
götürmek ve bundan böyle dis firçalarken muslugu kapali tutmak demek, yemegini bitirip geri kalanini üsenmeden bir torbaya koyup en yakin hayvan barinagina götürmek demek, köpegini gezdirirken bir posete onun biraktiklarini almak ve çöp kutusuna atmak demek. Kesilen her agaç, yanan her orman için ne yapip edip mutlaka ve mutlaka agaç dikmek demek, kimselerin bu orada ne yapiyor demesine aldirmadan insanlarin kumsalda biraktigi çöpleri toplamak demek, çok merakli olmak demek, su yasadigimiz dünyada kaç dil konusuluyor, farkli kaç renk insan var, neden Çinliler
sütle yapilmis yiyecekleri yiyemezler, Güney ve Kuzey Kutbu'na kaç kisi gitmistir, onlarin bu yolculuklarda basina neler gelmistir, su bizim oturdugumuz kentin kaç kapisi var, su bizim oturdugumuz kentte kaç müze var, yaziyi ilk bulan kavim Sümerlerin kaç tanrisi varmis, Hititlerin kaç tanrisi, Hint mitolojisiyle Yunan mitolojisindeki tanrilar birbirine ne kadar benzer, güçlülerin tanrisi Apollon'un da, Hint tanrilarindan en sevilen insan basli fil tanri Gades'in de yardimcilari neden faredir, bir karinca bir kilometreyi ne kadar zamanda kat eder, sesten hizli giden uçaklarin hizi saatte kaç kilometredir, neden erik agaçlari erken cicek
açar, dünyada kaç çesit kurbaga vardir, insanin en yakin akrabasi gerçekten su sinegi midir, Freud neden herkesin bildigi bir bilim adamidir, karpuz neden soguk suya birakilir, dünyada parfüm yapilan kaç çesit çiçek vardir, çöllerde kum firtinalari neden hâlâ insanlarin korktugu bir doga olayidir, kirlik alanlarda neden ay ve yildizlar daha parlaktir, ask nedir, bu neden basimiza gelir, kalbimiz sik sik neden kirilir, vicdan nedir, neden yalan söylerken yüzümüz kizarir...''


Küçük çocuk ''Anne dur biraz'' dedi, ''kafam karisti.'' ''Elbette
karisacak'' dedi annesi, ''Dünyanin en zor sorusunu sordun, devami var.


Sol demek; her yaptigin isin neye yarayacagini bilmek demek, okudugun her kitabi, denizlerin tuzunu, göklerin mavisini iyi bilmek demek, bir ormanda pusula olmadan Kuzey Yildizi'na bakip yolunu bulmak demek, herkes birinin karsisinda mum gibi dururken kendin gibi durmak demek, geceden ölesiye korkmak ama geceyi sevmek demek, gün batimlarini sevmek demek, ormandaki tüm sesleri sevmek demektir; kendin için dans etmek demek, agiz dolusu gülmek demek, her yenilgiden sonra söyle bir silkinip kendi küllerinden yeniden dogmak demek.''

Küçük çocuk birden bagirdi, ''Simdi anladim'' dedi, ''Sol demek hiç
durmadan düs kurmak demek!''


''Sag'', dedi, ''öncelikle hiçbir seyi merak etmeden sana verilen bilgiyle yetinmektir. Sana sus denildiginde susmak, konus denildiginde konusmaktir. Sürekli kendini yetersiz hissetmektir. Kendini sürekli baskalarinin pesinden giden biri kilmaktir. Geceleri sirlarini paylasacak bir yildizin varligindan habersiz olmaktir. Toplama kamplarinin bacasi sürekli tüterken 'Bizim o kamplarda yasananlardan haberimiz yoktu', demek ikiyüzlülügünü göstermektir. Sokakta kocaman bir adam küçücük bir çocugu döverken hiç ses çikarmadan oradan kosarak uzaklasmak demektir.
Büyük alisveris merkezlerinde özürlüler için ayrilmis otopark alanina büyük bir piskinlikle park etmek, 'Neden oraya park ediyorsun, orasi özürlüler için' diye soran birine de 'Ben de kafadan sakatim' diye gülerek yanit vermektir. Kahve sohbetlerinde, memleket durumlari konusulurken 'Kardesim bu memlekette üç bes kisiyi asacaksin, bak o zaman her sey nasil saaak diye biter' , yollu fikir yürütmektir. 18 yasindan küçük çocuklarin, yaslarinin büyültülüp idam edilmesine neden olan askeri darbe baskaninin yaptigi resimleri hâlâ yalakalik olsun diye almak demektir. Grev yapan isçiler için, 'Canim bunlar da çok oluyor artik, dünyanin parasini alir
gene de doymazlar' cinsinden düsünce üretmektir. Mangal keyfi için orman içinde ates yakmak ve yangin çikarmaktir. Evinin içini tertemiz yapip, kapinin önünün b.k götürmesini önemsememek, hastanelerde ameliyattan yeni çikmis bir hastanin yaninda fosur fosur sigara içmektir. "Kadinlarin saçi uzun akli kisadir," sözünü pek bir sevmektir."

Küçük çocuk yeniden sordu: ''Anne insanlarin büyük çogunlugu bu dediklerini yapiyor?'' Çocugun bu sorusu karsisinda anne gülümsedi ve yanit verdi: ''Bekle daha bitmedi, devam ediyorum. Sag demek, süt yerine mesrubat içmenin daha dogru oldugunu söylemek ve bunun yayginlasmasi için dünya kadar reklam parasi vermektir. Tüketimi destekleyen yüzlerce reklam slogani yazip ardindan 'Bu dünya düzeni söyle degisir' diye ahkâm kesmektir. En pespaye dizilerde oynayip 'Ben en devrimciyim' demektir. Oy
vermek yerine o gün piknige gitmektir. Körlerin, spastik özürlülerin, sakatlarin sokaklarda görünüp de moral bozmamalari için yollari, parklari, tuvaletleri sadece ve sadece normallere (!) göre yapmak demektir. Zehirli atiklarini topraga gömen ya da denize birakan büyük isyerlerine komik miktarlarda para cezasi verilmesini uygun görmektir. Tarihi ören yerlerindeki mermerleri yasaga ragmen kesip kesip insaatta kullanmaktir. Denizleri, irmaklari, topragi kirletmek ve bundan adeta büyük bir keyif almaktir. Açik havada öpüsen, koklasan çiftleri kosa kosa gidip polise
ispiyon etmektir. Islenen suçlar için iki rekat namaz kilip Allah'i kandirdigini sanmaktir. Arkadasin bir haksizliga ugradiginda onu savunmamaktir. Büyük derbilerden sonra aska gelip gelisigüzel ates etmek ve seken bir kursunla evlerinin balkonunda oyun oynayan dört yasindaki çocugu öldürmektir. Sinemaya giden kiz kardesini sokak ortasinda biçaklayip zafer isareti yapmak demektir. Bilgiyle, sabirla, vicdan
duygusuyla, ahlakla, etik degerlerle dalga geçmek ve bu daglari ben yarattim dercesine kurum kurum kurumlanmaktir.

'' Küçük çocugun bu kez gerçekten kafasi karismisti. ''Anne'' dedi, ''Bu sag ne kadar çok yerdeymis, ben korkmaya basladim.'' ''Hayir, korkma'' dedi annesi. ''Daha
pek azini duydun. Kim dedi sana bunlari merak et, artik öyle 'korkuyorum, vazgeçtim demek yok.' Geç kaldin.'' Anne yeniden basladi, ''Sag demek...''

Anne sözünün sonunu getiremedi, çocuk kosarak karyolanin altina saklandi.

5 yorum:

  1. Evet ilk okuduğumda da çok beğenmiştim. Karyolanın altına grecek kadar korkunç..

    YanıtlaSil
  2. 80 kuşağı maalesef böyle. Kısacası 80'lerde yapılan darbe aslında değerleri yok etmek için yapıldı ve başarılı oldu.Değerlerin olmayınca yerine ne koyacaksın? eski işyerimde biz öneticilere değerlerinizi yazın dediler. 80 li yöneticilerin değerlerinin en başında PARA geliyordu.

    YanıtlaSil
  3. Bakmak için çoğu zaman şu pencereyi tercih ediyorum, çünkü kızım da dahil, öğrencilerim ve çevremdeki gençler hep bu jenerasyondan... Aslında bu yaşam stili geçmişteki yaşıtlarının yaşadıkları zorluklara karşın geliştirilmilş bir korunak ve sığınak gibi... hatta eminim ki bu çocuklar o çocuklardan çok daha mutlu, çünkü farkındalıksızlıkları bunda olumlu etken... belki de bunca çirkinliği ve kötücüllüğü yüzümüze kusup duran dünyaya karşı en iyisini yapıyorlar... vaktiyle her şeyin farkında olan ve her olumsuzluğa içsel ya da dışsal tepkilerle yanıt veren gençlere ne oldu? tanıdıklarımın çoğu şimdi birer yaşlı egoist ve kapitalist..
    bu jenerasyonsa yaşlanmadan keşfetmiş oldu bu yolu :)

    YanıtlaSil
  4. sevgili ruşen pek katılamıyorum yorumuna. tepkisizlik, fikirsizlik, şımarıklık, değersizlik, ahlaksızlık ve saygısızlığı göz ardı etsem dahi gelecek için bir idolü olmayan okumayan, üretmeyen, merak etmeyen, ortaya bir varlık koyamayan ot insanları çevremde görmek istemem. belki mutlular. ama kimsede zamanında mücade ettiğim, hak aradığım vede bulunduğum noktaya dişimle tırnağımla geldiğim içinde egoist ve düzen insanı yaftası yapıştırma hakkına sahip değil. hepsi yazar olmıyacak hepsi,hepsi entellektüel birikim edinmeyecek elbet ama aralarından çıkacak olan birkaç çocuk bu dünyayı şekillendirecek. adada doksan eline sağlık

    YanıtlaSil