24 Aralık 2010 Cuma

ASAYİŞ BERKEMAL

Kaç gündür uğraştım ama başardım kötü izleyiciyi engelledim.

21 Aralık 2010 Salı

İZLE WİDGETİ KALDIRDIM

Beni izleyen sevgili arkadaşlarım, geri zekalı bir blog beni izlemeye almış , ben onun nasıl silindiğini bilmediğimden izle kısmını tamamen kaldırdım. Neden benim gibi bir bloga dadanmışki bu aşağılık anlamadım.
Hepinizden özür dilerim.

9 Kasım 2010 Salı




10 KASIM




Ben hiç 10 Kasım’a

“Günaydın” demem ki

Ben sensiz 23 Nisan’a

Hoş geldin diyemem ki



Seni özlesek bile

Elden ne gelir ki

Bir daha senin gibi

Gelecek mi ne belli



Bak 10 Kasım yine geldi

Gözlerde yaşlar tükendi

Aradan  yıllar geçsede
Senin hatıran hiç bitmedi



Sabahlar her zaman güzeldir

Seni hatırlatmadıkça

Günaydın denir ama

10 Kasım olmayınca



SERDAR YILDIRIM

31 Ekim 2010 Pazar

21 Ekim 2010 Perşembe

BLOG KAPIYI ÇALDIM, BUYUR BEKLİYORUM

Sevgili blog,

Ben şu saat itibariyle aşağıda yazılanlar gibi hissediyorum.

Şekspir der ki: Kendimi her zaman mutlu hissederim. Neden biliyor musunuz? Çünkü kimseden bir şey ummam. Beklentiler daima yaralar. Hayat kısadır. Öyleyse hayatınızı sevin. Mutlu olun ve gülümsemeye devam edin. Konuşmadan önce dinleyin, yazmadan önce düşünün, harcamadan önce kazanın, dua etmeden önce bağışlayın, incitmeden önce hissedin, nefret etmeden önce sevin, vazgeçmeden önce çabalayın, ölmeden önce yaşayın. Hayat budur. Onu hissedin, onu yaşayın ve ondan hoşnut olun.


** Resim google görsellerden eklenmiştir.

20 Ağustos 2010 Cuma

YAŞASIN ARTIK TEMİZLİK FALAN YOK

Temizlik konusu hep kafamı karıştırmıştır. Bir türlü ölçüyü tutturamadığımı düşünürüm, 1994 yılından beri kendime ait bir evim var e haliyle temizlik yapmak da bana ait. Annem ile yaşarken çok rahattım, çamaşırlarımı annem yıkar ,ortak yaşadığımız alanları o temizlerdi falan sadece kişisel temizliğime dikkat ederdim. Kendi evim olduktan sonra önceleri nasıl temizlik yapmam gerektiğini pek bilemedim ama sonra sonra kendime göre bir düzen oturttum.Tabi öyle süper titiz, temiz olamadım. Hatta eşimle sevgili olduğumuz zamanlarda toz almam konusunda sık sık uyarırdı beni.(Eşim düzen adamıdır). Ben düzeni değil ama , temiz olmayı severim(Gerçi yapmakta zorlanıyorum ama). Dolap çekmecemelerim öyle kın gibi hiç olmadı,ütü masam her daim oturduğum odanın bir aksesuarı gibidir mesela hiç kaldırmam. Ütüden nefret ederken sadece havlu ve çorapları ütülemem onun dışında her şeyi ütülerim. Hele sözkonusu Denizimin eşyalarıysa daha çok dikkat ederim. Sürekli çamaşır makinasında çamaşır yıkarım(hatta makinamın adı Pertev, kendisini benim en iyi yardımcım ilan ettim)
Hafta sonu kombi bir program yapmışsam ver temizlik yapmazsam kendimi kötü hisserim falan filan işte.
Bütün bunları neden yazdım, bir arkadaşım aşağıda okuyacaklarınızı bir mail ile bana göndermiş ..........


Temizlik yapamadım diye vijdan yapmakta yoook:)))


HANIMLAR !!! Unutmayın... Bir toz tabakası, altındaki ahşabı korur.


'Bir ev mobilyaların üzerine 'seni seviyorum' yazabildiğinde gerçek bir ev olur .'


Yıllardır her hafta sonu, 'aman biri çıkıp geliverirse' diye en az sekiz saatimi her şeyin mükemmel görünmesine harcıyordum.


En sonunda anladım ki, hiç kimsenin çıkıp geldiği filan yok; hepsi dışarıda hayatlarını yaşayıp eğleniyorlar !




ŞİMDİ, insanlar ziyarete geldiğinde, kendimi evimin durumunu izah etmek zorunda hissetmiyorum;




İnsanlar, benim daha çok dışarda hayatımı yaşarken ve eğlenirken ne yaptığımla ilgililer.


Bunu hala keşfedemediyseniz, lütfen tavsiyelerime kulak verin.


Hayat kısa, tadını çıkarın !


Mecbur hissediyorsanız temizlik yapın .......


ama onun yerine bir resim yapmak, bir mektup yazmak daha iyi değil mi, kurabiye ya da bir kek pişirmek, bir tohum ekmek toprağa, istemek ve gereksinim duymak arasındaki farkı keşfetmek ?




Mecbur hissediyorsanız temizlik yapın, ama bilin ki çok zamanımız yok . . . .


içilecek bir kahveyle, yüzülecek bir nehir, tırmanılacak bir dağ, dinlecenek bir müzik, okunacak bir kitap, dedikodu yapılacak arkadaşlar, sürdürülecek bir hayat .


Mecbur hissediyorsanız temizlik yapın,


ama bilin ki dünya gözlerinizi kamaştıracak güneşle dışarıda, saçlarınızın arasında gezecek rüzgarla, karla, sizi ıslatacak yağmurla... Bu gün bir daha yaşanmayacak.


Mecbur hissediyorsanız temizlik yapın , ama hep aklınızda bulunsun, yaşlılık bir gün gelecek ve bu çok da hoşunuza gitmeyecek . . .




Ve bir gün bu dünyadan gittiğinizde - ki hepimiz mecbur gideceğiz - geride daha çok toz bırakacağız !


Topladıklarınız değil, nasıl bir yaşam yaşadığınıza dair dağıtabildiklerinizdir hayat...





13 Ağustos 2010 Cuma

BİR GEÇSE ŞU YAZ

Ben bütün mevsimleri severim, kışın hafta sonları dağda yürümeyi , baharda doğayı gözlemlemeyi , sonbaharın insanı ürperten serinliğini , yazın hafta sonları sayfiyede olmayı yada evde temizlik yapmayı.

Bu yazı hiç sevemedim önce kızkardeş-görümcemin geçirdiği protez ameliyatı için 9 Eylül Hastanesinde karşıladık yazın ilk günlerini , sonra yeni eve taşınma telaşı derken, yazın son ayı için planlar sıkıştırmıştım
güzel arkadaş Meltem ile yazlıklarında kafa dinlemece, balık-rakı,sabah kahvaltı öncesi denize girme akabinde Ofis arkadaşı Mürvet ile annesinin yazlığında kapama yeme, bahçeden toplanan malzemelerle salata yapma, taraçadan yıldızları seyretme falan filan diye.
E dedi hayat bana bu sene bunlara ara vermelisin , belkide bundan sonraki yazlar , kışlar, sonbaharlar ve de ilkbaharlar içinde planlarını yaparken olmayabilir demelisin sen artık orta yaşlı bir kadınsın çevrendeki değer verdiğin insanlar da yaşını başını alıyor.
Annem 02 Ağustos günü kalp krizi geçirdi. Ambulans ile Devlet Hastanesine giderken toplandık 3 kız kardeş,
(kardeşlik güzel birşey)  Salı günü yapılan Anjiyo sonucu kalpte 3 ana damar tıkalı. Direk By-pass yapılması gerektiğini söyledi DR yoksa kalbi fazla dayanmaz dedi. Annem By-pass olursam asıl o zaman ölürüm dedi, kalbimi açarsanız. Krize neden olan damara balonla stend takıldı,diğer iki damara yapılamıyormuş damar çok sıkışıkmış. DR yaşam şeklini değiştirirse (çook kilolu) , kendine dikkat ederse bir şansı olacağını söylüyor.
Şu anda dinlenmede , diyet yapmakta , 18 yaşındaki kız kardeşime "ben senin çocuklarına bakacağım daha diyor" Bizde böyle olmasını istiyoruz. Biraz kendisine gelsin , farklı DR ve hastaneye götüreceğiz.

Ben şu 2010 yazının bitmesini bekliyorum sabırsızlıkla , nasılsa bütün suçu onun üstüne atmak kolay geliyor.
Ama hayat devam ediyor , 5 Ağustos evlilik yıldönümüz. Ben hersene 5 Ağustos ta gelinliğimi sandıktan çıkarıp bakarım. Bu sene yine ritüeli tekrarladım bir gün gecikmeyle .

Deniz ne yapmış peki buyrun aşağıya bakın

27 Temmuz 2010 Salı

ÖLÜ RUHLAR ORMANI

Grange'nin bir önceki kitabı Koloni'yi okuyup yorum yazdığımda en az iki yıl beklemek gerekir demiştim. Ama bir sürpriz oldu ve yeni kitabı çıktı. Koloni vasattı ama bu kitabı beğendim hatta yazarın daha önce "Siyah Kan" kitabını çok beğenmiştim, aynı ayardaydı.Ben yine heyacanla sonunu öğrenmeliyim ama yavaşta okumalıyım ki çabuk bitmesin modunda bitirdim. Pek beğendim.

"Sen ormanın içinde değilsin, orman senin içinde"

22 Temmuz 2010 Perşembe

YAĞMURUN BİLE BÖYLE KÜÇÜK ELLERİ YOKTU


 Deniz minicik bir bebekken ninni yerine ona karga sesimle bunu söylerdim.
Denizkızım enteresan bir şekilde Yeni Türkü hastasıdır. Çok olmasada bazı şarkılarını ezbere bilir.
Akşam Deniz'de en az benim kadar eğlendi. Ben çook gençlik günlerimi anımsadım,
sağolasın İzmir Büyükşehir Belediyesi.

19 Temmuz 2010 Pazartesi

BALKONUMDA YAZ YEMEKLERİ ŞENLİĞİ


 

Balkonumdan görünen ıhlamur ağaçları, Denizkızıma hemen bir scoter aldık , aklına estikçe bahçeye inip,kullanıyor.
Hafta sonu bol bol yemekler yaptım. Gelenimiz gidenimiz hiç eksik olmadı. Bu durumdan inanılmaz hoşnudum, kendimi çok zengin hissediyorum.
İnsanın bir de pazarı Cuma günleri kapısının önünde kurulunca alışveriş parayla ama  keyif paha biçilemez oluyor.

KARIŞIK DOLMA

1/2 Kg minnacık dolmalık biber
1 Kg ufak tefek patlıcan
Her parça sebze için 1 yemek kaşığı pirinç
3 tane kocaman domates
birer bağ taze nane , maydanoz
1 koca kafa soğan
biraz kaçırılmış zeytinyağ
ağız tadına göre karabiber, tuz.

Ben dolmalarımı çiğden doldurur fırında pişiririm. Fırına ilk attığımda dolmaların üzerini başka bir tepsiyle örter(1 su bardağı su koyarım), pirinçler buharla pişip, yumuşayınca tepsiyi kaldırır birazda üstü açık olarak bırakırım fırında. Tanıdıklar, yiyenler dolmamı beğenirler. (Ama Denizkızım  yemez...)

ZEYTİNYAĞLI SEMİZOTU

Eğer pazara eşim gittiyse semizotu almadan gelmez amma  yemeğinide yemez . Onun için semizotunun yaprakları temizlenip kenarıya konur bol yoğurtlu salatası yapılır, sapları da bana yemek olur.

Soğan, biber(genellikle acı),sarmısak,domates, ayıklanıp temizlenmiş semizotu,zeytinyağı hepsi çiğden ocağa konur kendi suyu ile birlikte kısık ateşte pişirilir.

TAZE BARBUNYA

Deniz Doksan'ın en çok sevdiği yemekler listesinde neredeyse ilk sırada yer alır(Sarma ile çekişmelidir)

1 Kg Barbunya mümkünseDenizkızına temizlettirilmiş
1 kocabaş sovan*
3 kocaman domates (Bu arada hesap ettim haftada 8 kg domates tüketiyoruz )
Zeytinyağı (Ben bunudu biraz kaçırıyorum)

Barbunya temizlendikten sonra haşlanıp, kara suyu atılır. Soğan karamelize edildikten sonra domatesler öldürülür barbunya ve yeterince su konup, önce harlı ateşte sonra kısık ateşte pişirilir.

Deniz yemekten sonra bana "ellerine sağlık,ellerin papatya koksun" der.

16 Temmuz 2010 Cuma

DÜŞLER SOKAĞI


Dün Akşam Ezginin Günlüğü Şehrimizdeydi. Deniz ile birlik gittik konsere ,babamız çalıştığı için katılamadı bize.
Deniz ısrarla Ebruli adlı şarkılarını bekledi, ancak Deniz'in ve benim çok yorgun olmamız nedeniyle ancak 1 saat kalabildik konserde.
Deniz'in olmasa bile benim en sevdiğim şarkılarını dinledik.

30 Haziran 2010 Çarşamba

AYŞEGÜL TELAŞEDE


En son Deniz'in doğumgününü kayda geçirmişim. Oysa bir blogum yokken blog açıp hergün güncellemeyi hayal etmiştim hatta "kimse okumazsa ben okurum" diye başlamıştım bu işe.

Kendime söz veriyorum burada daha sık güncelleme yapacağım.


Deniz'in doğumgününden sonra kızkardeş-görümcem büyük bir operasyon geçirdi , kalçasına protez takıldı. Görümceyi o halde gören Ayşegül kemiklerine daha iyi davranmayı öğrenmeli, kalsiyumu fazla yiyecek ve içecekler tüketmeli düsturu oluşturdu, en çok Deniz'e bunu öğretmeli dedi. (Deniz'i yeni doğurduğumda evdeyken sürekli Gülüm süt fabrikası durumundayken televizyonu açardım ve Emel Başdoğan çok güzel bir program yapardı Tefalli Lezzetler gibi bir adı vardı. Kemik erimesi ile ilgili bir konuğu kadınların en çok 11 - 24 yaşları arasında yeter miktarda yiyecek ve içecekle aldıkları kalsiyumun vücutta depo yaptığını söylemişti) Deniz'e sık sık bunu hatırlatırım.


Araya bir 3 günlük Bodrum tatili sıkıştırdık çekirdek ADA ailesi olarak. Bodrum galiba en pahalı turistik ilçe 500 ml suya da 1.25 Lira vermek içime oturdu doğrusu. Dondurma, tost , kahve fiyatlarını söylemiyorum bile üstelik gittiğin her yanda sevimsiz ve asık suratlı servis elemanlarını da es geçiyorum. Tatil dönüşü Deniz'in düşmeyen 40C ateşi,benim işe geri gelmek zorunda olmam ve Pazar günü yeni bir eve taşınacak olmam gibi konularda konuşmak istemiyor olmamda hayatın gerçeği.


Deniz'in okulunu değiştirmek istememle birlikte hemen Fevzi Çakmak İ.Ö okulunun yanında bir ev buldum. Üstelik yeni evimize geçince Deniz'in yıllardır balkon bekleyen bisikleti artık kullanıma geçecek. Yeni tuttuğumuz evimizdeki apartmanın bir bahçesi var, üstelik bahçede ıhlamur ağaçları var veeeee apartmanın arka tarafında istersem ekim yapabileceğim küçük bir alan bile var. Bir taşınayım hepsini fotoğraflayıp ekleyeceğim. Ev ayrıca bir çıkmaz sokakta Deniz istediği kadar bisikletinle gezebilir.


Birde yazarken aklıma geliverdi NTV'de bir program var Tuncel Kurtiz ve arkadaşları Perşembe günleri ve pazar tekrar bölümleri yayınlanıyor. Biz ailecek izleyip çok beğeniyoruz. Herkes izlesin derim ben Kazdağlarında Zeytinbağında çekimleri yapılıyor. İçimdeki sesle konuşuyorum programı seyrederken , ihtiyarladığımda bende oralarda yaşıyor olacağım. Olur değilmi birgün?


Aşk-ı Memnu kitabını bitirdim. Arkasından Ahmet Ümit'in İstanbul Hatırası kitabını bitirdim. Kitap İstanbul'un tarihini , istanbula aşık bir adamın gözüyle anlatmış . Seviyorum ben o adamı, tanısa oda beni severdi ayrı konu.






**Resim Google görsellerden.

23 Mayıs 2010 Pazar

23 Mayıs

Ece, Deniz ve Ayşenur,.
Denizkızım 10 , kızkardeşim İkbal 19 oldular.
(Deniz 23 Mayıs,İkbal 24 Mayıs doğumlu)


Deniz boş pasta sever sadece çukulatalı



İkbal'in pastası çukulatalı, çilekli


Doğumgünü Menümüz
** Peynirli sodalı börek
** Ispanaklı Börek
** Patates salatası
** Mercimek köftesi
** Hazır Beypazarı kurusu
** Limon aromalı, böğürtlen marmelatlı cheesecake
** Çilekli , çukulatalı pasta
** Çukulatalı pasta


7 Mayıs 2010 Cuma

KENT SENFONİ ORKESTRASI


23 Nisan akşamı Kent Orkestrasının çocuk bayramı şenliğine gitmiştik Deniz ve kızkardeşim ile,
önce çocuk korosu arkasından da Kent Orkestrası solistleri güzel bir şölen sunmuşlardı.
Tenor Aydın Uştuk bizi 6 mayıs ta yeniden davet etmişti.
E davete icap etmemek ayıp olurdu değil mi? konser eşimin izin gününe denk gelince , Deniz'i okuldan alıp benim yanıma geldiler. Kızkardeş iş yerinden geldi. Yemeğimizi yedik. Keyifli bir akşam geçirdik.
Orkestra Şefi Sn. Hüseyin Çebi elinde kocaman bir Atatürk fotoğrafıyla başlıyor konserine (Hüseyin Çebi hastayız). Sıradışı bir şef, konuşma aralarında sürekli Laiklikten , çağdaşlıktan bahsediyor ve ATATÜRK aşkından, Aydın Uştuk evinde misafirlerine aryalar söyleyen bir tenor hissi uyandırıyor üstelik yüzünde daima içten bir gülümsemeyle, Sedat Yüce coşturuyor ve bu güzel organizasyonlar ücretsiz.
Güzel bir şehirde yaşıyorsun, hıdırellezin güzel geçiyor çoluğun çocuğun yanında e bundan iyisi şamda kayısı ...............
**Afiş izmirde yaşam sitesinden eklenmiştir.

5 Mayıs 2010 Çarşamba

KİTAPLAR

Evet çok anlattım ya Coelho çok sevmem okumam diye
ne oldu peki bu kitabını da okudum. Beğendim tabi
Hatta Deniz kitabı elimde görünce " sen bunu şimdi
sabah ve akşam otobüs yolculuğunda bitirirsin dedi"
Ama ben 1 haftada ancak okudum. Kitabı bitirince
ben de cadı oldum. Ruh eşim konusunu da es geçtim
Gerçi cadı olanların ruh eşlerini hemen tanıdığından
yola çıkıyordu kitap ama ben en çok cadı olunan kısmını
sevdim.



İç hesaplaşma yaşayan Hans Carstorp zaman zaman
beni sıksa da sanşlı olanın yine kendisi olduğuna karar verdirdi.
En azından hesabını görürken kendisina ait bolca zamanı vardı,
birde parası. Zaten henüz 1. cildini okudum. 2. cilt pek yakın da
Ayşegül'ün gözlerinden ve sözlerinden burada....


Mesnevi eşimin hediyesi , çantada taşınacak ağırlıkta ve
otobüste okunacak kolaylıkta değil tahmin edersiniz.
Eve gidip mutfaktan salona ulaştığımda ve Deniz'in derslerinin
yardımıda biterse yavaş yavaş, satır satır okuyorum.
Henüz çok başlardayım.




Bu kitapta hediye kitaplardan. Bilindik konu Osmanlı, Darülfünun
Yazar güzel kurgulamış. En çok aşk vardı içinde ve aşkın olduğu
yerde entrika sevdim ama pek öyle tavsiye edemem.




Şimdi buna başladım. Diziyi seyretmiyorum zaten evde 10 yaşında bir kızınız varsa
abüdük gübüdük hayatları seyretmenin, seyrettirmenin bir anlamı olmadığını
düşünüyorum ki Müjde Ar, Neriman Köksal ,Salih Güney,Itır Esen ve Şükran
Güngör'lü çekilen dizi gibi çekilseydi eğer Deniz ile birlikte bile seyrederdim.
Ama edebi anlamda Deniz zamanı geldiğinde kitabını okusun derim.


1 Mayıs 2010 Cumartesi

BAHAR YEMEKLERİ - SARMA




Deniz'in sarmalı günlerini başlattık. Denizkızım daha önce
bahsettiğim gibi bazı yemekler konusunda takıntılıdır. Sarma
deyince onun için akan sular durur, yapraklar şu anda çok küçük
olmasına rağmen yaprak aldık , sardım. (hatta şu anda annemle
Deniz sarma sarıyor, Deniz' e "kendi sarmanı kendin sararsin artık"
diyorum)
Pirinç, taze soğan,maydonoz, nane,karabiber,tuz
ve zeytinyağını karıştırıp yaprakları sarıyorum.
Sarmaların üzeri 1 parmak geçecek kadar sıcak su ekleyip
45 - 50 dak kısık ateşte pişiriyorum.
Denizkızım bol yoğurtla 2 tabak midesine indiriyor.

FİKRİ MÜHİM



Efendim çok özendim Fikri Mühim oldum. Mühim paketten gelen paketi açıp hemen havlularımı yıkadım. Sonuç gerçekten memnun edici, hatta açık renk çamaşırlarımı ve havlularımı ev içinde kurutuyorum. İşten eve geldiğimde evin içi çok güzel kokuyordu.

27 Nisan 2010 Salı

23 NİSAN

Denizkızım bu sene 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramında, Güneydoğulu bir anne'yi canlandırdı. Geçen sene Ege Bölgesi oynamıştı umarım seneye de Karadeniz oynar.

Deniz halk oyunları öğretmeni ile



Deniz bazı sınıf arkadaşları ve sınıf öğretmeniyle














Saçlarımız akşamdan örüldü, sabahda örgüler açılıp
gerçek köylü kızı kıvamına getirildi.







21 Nisan 2010 Çarşamba

DOĞAL HAVUZ YÜRÜYÜŞÜ

Resimler 18 Nisan pazar günkü yürüyüşümüzden.
Parkur - Yeniköy - Doğal Havuz. Doğa burada harikalar yaratmış
Resimlerden pek belli olmuyor ama,kar suları baharda eridikçe
boşluğu doldurup havuz şekli oluşmuş. Yıllardır baharda bu parkuru
yürürüz hatta içinde yüzenler olurdu. Bu sene hayal kırıklığına uğradık ,
it dalaşlarda keşfetmiş, birde kenarında içki sofrası kurmuşlardı.
Resimleyip hemen oradan uzaklaştık.Reis Neco derki"artık buraya
gelinmez.






Arkadaşım Meltem aslında Kocaelinde yaşıyor ama bu haftaki yürüyüşe
katıldı.Meltem benden daha eski dağcıdır hatta arkadaşlığımız dağda
başladı.



Öğlen kayıntımız. Ben şişlere sucuk,mantar,domates,sosis geçirdim.
Bulabilirseniz böyle odun ateşi sizde yapın derim. İllaki odun ateşi olmalı
hele çay içerken bütün duyularınız açık oluyor.







Nurcan şişleri dizdiğimde illaki manlenliği ben yapacağım dedi.
Ateşe koymadan da çekelim dedim bu güzelleri


O gün 13 km kadar yürüdük,hava o kadar sıcaktı ki kendimi
50 km yürümüş kadar yorgun hissettim.










Gruptan İhsan Bey'in doğumgünüydü. İhsan Bey yürümeyi o kadar
çok seviyor ki pastasına kulübün adını yazdırmış.

Resimlerde Deniz yok ama bizimle birlikte yürüdü.
Anne var annecik var(Burada annecik oluyorum)
Otu böcüğü çekerken kızı unutmuşum. Umursamadı Meltem teyzesi
zaten onu profosyenel makinasıyla çok resimlemiş.
Ben zaten yarın onu durmadan görüntüleyeceğim.
Halk oyunlarında anne rolünde kızım..........
Bizi izlemeye devam edin

17 Nisan 2010 Cumartesi

ŞİRİNCE

Biz bugün Ofisten kızlarla birlikte Şirince'deydik Denizkızım kilise bahçesinde dilek havuzuna para attı.
Ama Dileğinin ne olduğunu bir türlü söyletemedim.
Paso şarap tattık. Ben Öküzgözü dedim ama eve mandalinalı şarapla döndük








Kahvaltı çok lezzetliydi bayıldık. Keşke sunum ve tabaklar biraz daha güzel olsun dedik.

Galiba ben bugün 39 mu oldum ne................