22 Aralık 2008 Pazartesi

70 Yıl Önceki Bir Menü



Ben okuduğumda çok beğendim. Tabiki şu resimleri ancak benim e-mail'ıma geldiği şekliyle yaerleştirebildiğim için resmin üzerini tıklarsanız büyütülmüş olarak okuyabilirsiniz.

19 Aralık 2008 Cuma

Ofiste Mercimek Köftesi







Ofisteki çılgın mercimek köftesinin resimlerini görmektesiniz. Yıldız arkadaş evde haşlamış mecimeği ,çintmiş soğanı,ofisteki küçük ocakta ısıtıp içine bulguru ekledik. malzemeleride hazırlamıştık. Kadınların başaramayacağı hiç bir şey yok değil mi? yanınada haşlanmış brokoli ve ev yapımı turşu.

Süperdi öğünümüz.

13 Aralık 2008 Cumartesi

Kızkardeşler Kahvaltısı





Cumartesi sabahı kızkardeşlerim İkbal ile Gülnihal,Denizkızım ve ben İnciraltına kahvaltıya gittik. Evden küçük kaplara peynir,zeytin,tereyağ,sürme peynir koydum. İnciraltındaki fırındanda gevrek,poğacalar ve kek aldık ve kavehanenin önüne geldik.Birde ne görelim gittiğimiz kavehane okey oynanan bir yer ve 18+ yaş sınırı var e malumunuz Denizkızım daha ancak 7+ sabah bizden başka kimse olmadığı için (tek müşteri bizdik) görevli problem olmayacağını söyledi(yalnız içeride nefes alamayacak kadar bir sigara kokusu vardıki- ben bir tiryaki olduğum halde berbattı)Hemen terasa çıkan kapının önüne oturup bütün kapıyı sonuna kadar açmak suretiyle kendimizce çözüm bulduk(bu kavehaneye dahaönceleride gitmişliğim var hatta eşimle nişanlıyken oturup evlilik öncesi bayağı bir kafa patlatmıştık)
Önce kahvaltımızı ettik sonra biz üçümüz okey oynadık(tabiki deniz sadece kağıtlara birşeyler yazıp eğlendi kendisine kumar yasak tabii kızkardeşlerden biride bana göre 16 yaşında kendisine görede 17 yaşında ama kendisi tipten sıyırdığını söylüyor) veeeeeeeeee hep ben kazandım

Kahvaltıdan sonra biraz deniz kenarında gezindik. Deniz iki tur akülü arabalara bindi.

Oradan yürüyerek babamızın yanına Kipa ya uğradık birde ne göreyim, Malatya Pazarı Standı ve bir sürü kurutulmuş meyva sadece kurutulmuş yaban mersini yoktu. (Ben illaki istiyorum ya ondan)Deniz Hanım'ın bağırsakları için 1/2 kilo incir ,benim içinde 250 gr kurutulmuş karışık meyva aldık. 250 gr çünkü kilosu 30 ytl.(kendim kurutmalıyım????)

Meyvalarım kek için bekliyor.Sizde tabiki tarif bekleyiverin artık.

9 Aralık 2008 Salı

BRE MELUNLAR

Ne ararsın tanrı ile aramda?
Sen kimsin ki orucumu sorarsın?
Hakikaten gözün yoksa haramda
Başı açığa neden türban sorarsın?

Rakı,şarap içiyorsam sana ne?
Yoksa sana bir zararı,içerim
İkimiz de gelsek kıldan köprüye
Ben dürüstsem sarhoşken de geçerim.

Esir iken mümkün müdür ibadet?
Yatıp kalkıp Atatürk'e dua et...
Senin gibi dürzülerin yüzünden
Dininden de soğuyacak bu millet.

İşgaldeki hali sakın unutma
Atatürk'e dil uzatma sebepsiz
Sen anandan yine çıkardın amma
Baban kimdi bilemezdin şerefsiz.

Neyzen Tevfik

1 Aralık 2008 Pazartesi

EMPATİ KEKİ


pazar günü malum ertesi gün okul , bizde hep aynı terane saat 18.00 gibi yıkanıyoruz. Yemeğimizi yiyor ve uykuya hazırlık yapıyoruz.

Denizanası : Kızım hadi dişlerini fırçala sonrada uyku

Denizkızı : yaa daha saatim dolmadı

Denizanası : lütfen evladım hadi yarın sabah kalkamayacaksın

Denizkızı : Üff tamam ama biraz daha

Denizanası :Kızım lütfen bak empati kuralım kendini benim yerime koy şimdi yatmazsan sabah kalkamazsın ve dinlenemezsin, bende seni yorgun görürsem çok üzülürüm (İç sesim de şöyle söylüyor "çok sinirlenirim seni parçalamak isterim" )

Denizkızı : Ben empati kurarsam sen bu işten zararlı çıkarsın anne!!!!!!!

Denizanası :Neden?!!!!

Denizkızı :Empati kuracağım ya E ben senin yerine geçince, geç yatmam gerekir.
Hem kek pişmedende asla uyumam.

E artık ben bir şey demedim. Desemiydim?

Ben size keki anlatayım ama ölçü falan yok resmide belki gelir (Şu USP kablosuyla bilgisayara resim eklemeyi öğrensemde kızkardeş İKBAL! e mum olmasak)

Hani geçenden yaptığım süt reçeli dolapta unutuldu ya
yarım pakette krema var dolapta(Kremalı makarnadan kalma)
3 yumurta , 1 bardak kadar şeker hepsi çırpıldı
Yarım bardak sıvıyağ ve yarım bardak süt eklendi
AAAA damla çikolata varmış evde aldığı kadar da sinangil kek un eklendi.

175 derece 35-40 dakika nefis olmuş adı ne kekin tabiki empati kekiii

Empati kekimiz yendi yaklaşık 08.50 gibi yatağa girildi. öpücükler iyi uykular
Anne kendisi oldu , dizi seyretti. (Empati falan hepsi yarın akşama bırakıldı)

Eskilerden bir resimde eklemeli

24 Kasım 2008 Pazartesi

BEN BU RAKIYI SEVİYORUM...... :))

Rakı

********

Neymiş efendim...

Atatürk rakı içiyormuş.

Aslandı o, aslan...

Aslan sütü içecek tabii.

*

Hadi siz "dönülmez akşamın ufkundayız" diye
ince ince başlayın,
ben de size Rakı'yı anlatayım...

*

İçki yasaklanabilir.

Bence mahzuru yok.

Ama rakı asla...

Çünkü takunyalılar öyle zanneder ama,
aslında "içki" değildir rakı.

*

Yurt sevgisidir örneğin...

İki tek attın mı,
"n'olacak bu memleketin hali?" diye
endişelenmezsin aksi olsa!

Tıp bazen çaresizdir...

O ilaçtır.

Gurbete bile iyi gelir.

*

Kontörsüz muhabbettir.

Büst gibi oturan adamın bile çenesini açar,

gülümsetir. Kahkahadır.
Acısıyla tatlısıyla hatıraları kaydeden hard disk'tir.

*

Botoks'tur bir nevi.

En kaknemi bile bir başka görünür gözüne...
Çirkin kadın yoktur, az rakı vardır.
İçilir, güzelleşilir.

*

Herkesin gençlik hatası olabilir... Bira içersin.

Sonradan para kazanıp tenise başlayınca,
şarap içmeyi matah zannedersin.
Amerika'da TIR şoförlerinin içtiği viskinin dublesine
Etiler'de TIR parası ödersin, ayrı...

Kürkçü dükkánıdır.

Döner dolaşır, gelirsin.

*

Orhan Gencebay'dır.

Entel barlarda, sosyete kulüplerinde
dinlemeye utanırsın...
Ama hepimiz biliriz ki, ezbere bilirsin...
İstediğin kadar ağız burun kıvır,
altın plağı hep o alır.

Tatlıses'tir.

Realite'dir.

*

Çocuktur, ağlarsın.

*

Hele beyaz "p"eynir ile "k"avun olursa
sağında solunda...
Örgüttür.

PRK...

Ama bölücü değil, birleştirici örgüt.


Türk'ü de içer, Kürt'ü de, Laz'ı da, Çerkez'i de.
Sor bak, Ermeni'si de, Rum'u da, Yahudi'si de.

*

AB'cidir...


Çünkü Rum öyle bir meze yapar ki,
helali hoş olsun,
Kıbrıs'ı veresin gelir!

*

Madem gıcıksın rakıya...

Neden balık avlıyorsun o zaman kardeşim?

Şerbetle mi yiyeceksin lüferi?


Ne anlamı var deniz börülcesinin,
rokanın, radikanın, cibezin...

İnek miyiz biz?

*

Yanlış şiir okuyorsun...

Hapse giriyorsun.

(Üstüne, yanlış şair okuyorsun... )

*

Oku bak...

Ne diyor dünya güzeli Orhan Veli:

Şiir yazıyorum

Şiir yazıp eskiler alıyorum

Eskiler verip musikiler alıyorum

Bir de rakı şişesinde balık olsam...
************ **
YILMAZ OZDİL. HURRIYET

22 Kasım 2008 Cumartesi

Can Yücel' den

Yaşamın en tatsız tarafı sona eriş seklidir...

Şüphesiz ki yaşamı tersten yaşamak daha güzel, hatta mükemmel olurdu.

Nasıl mı?

Cami'de uyanıyorsunuz.

Bir tahta sandık içerisinde, herkes karşınızda saf durmuş, iyiliğinize dua

ediyor ve tüm haklar helal edilmiş vaziyette tabuttan doğruluyorsunuz,

yaşlı, olgun, ve ağırbaşlı olarak.

Herkes etrafınızda, büyük bir itibar, iltifatl ar, çocuklar torunlar hepsi

hazır.

Arabanıza kurulup evinize gidiyorsunuz.

Doğar doğmaz devlet size maaş bağlıyor, aylık veya üç ayda bir maaşınızı

alıyorsunuz.

Ne güzel, hazır maaş, hazır ev...

Altmışlı yaslara kadar garanti, huzur içinde yaşıyorsunuz.

Sağlığınız gittikçe düzeliyor, kaslar güçleniyor, kuvvetleniyorsunuz.

Bir gün çalışmak istiyorsunuz ve ise ilk başladığınız gün size hoş geldin

hediyesi olarak bir plaket ve altın kol saati veriyor patronunuz.. ve

genel müdürlük veya bunun gibi yüksek bir makamdan tecrübelibir insan

olarak ise başlıyorsunuz.

Herkes karsınızda el pençe diva n...

Vücudunuzda da bazı hoşa giden hareketler de başlıyor.

Gittikçe zayıflıyor forma giriyorsunuz.

Diğer hormonal aktiviteler artıyor, fevkalade.....aman ne güzel günler

başlıyor... derken bir gün patron size artık üniversiteye gitsen daha iy i

olur diyor.

Bu arada babanız ortaya çıkmış, 'fazla çalıştın' diyor 'artık eve dön, işi

bırak, okumaya basla, harçlığın benden olsun...'

Keyfe bakar mısınız?

Okuduğunuz dersler gittikçe kolaylaşıyor. Ekmek elden, su gölden bir dönem

başlıyor.

Partiler, diskotekler, kızların sayısı artıyor.

Derken anne ve babanız sizi götürüp getirmeye başlı yor, araba kullanma

derdi de yok artık....

Günün birinde sizi okuldan da alıyorlar, 'evde otur, keyfine bak,

oyuncaklarınla oyna' diyorlar.

Mamanız ağzınıza veriliyor, zaman zaman altınızı bile temizliyorlar, hatta

bu durum alışkanlık yaratıyor ve hiç tuvaletkullanmamaya başlıyorsunuz.

Derken anneniz bir gün size süt verme kararını alıyor ve başka bir keyifli

dönem başlıyor.

Mama artık her yerde, her an ve en taze şeklinde hazır.

Bir gün karanlık ılık ve sıcak bir ortama giriyorsunuz. Beslenmek için

ağzınızı açmaya dahi gerek yok, bir kordondan besleniyor, sıcacık,

yumuşacık, gürültü ve patırtısız bir ortamda yaşıyorsunuz.

Küçülüyor, küçülüyor, ufacık bir hücre halini alıyorsunuz.

Veeeeee....

En güzeli deeee......

Günün birinde müthiş keyifli b ir geceyle hayatiniz bitiyor...

Can YÜCEL

13 Kasım 2008 Perşembe

Bende Süt Reçeli yaptım sanki


40fırınekmek.com blogunda okuduğumdan beri yapmak istiyordum. Cumartesi günü evde elektrikler kesik olunca Denizle mutfakta muhabbet ederken yapabilirim diye düşündüm ama elektrik olmadığı için tarifi aklımda kaldığı kadarı ile yapabildim.

Yaklaşık 1,5 litre sütü 1 bardak toz şeker ile ocağa koyup sürekli karıştırdım (yaklaşık 1 saat)
veeee elektrikler geldi bende www.40firinekmek.com adlı siteye girdim, yanlış yolda olduğumu anladım.Ama azimliydim pilavdan dönenin kaşığı kırılsın hesabıyla sonraki adımları sanki ilk başlamışım gibi takip ettim .

suyu iyice uçan sütün içine 1/2 tatlı kaşığı karbonat attım ve tel çırpıcıyla sürekli karıştıdım. Sonuç hiçte fena olmayan süt reçelim oldu. Şimdi bundan nemi yapacağım Cafe Fernandoda gördüğüm irmik helvasını tabiki

Marmelat




Bu güzel resmler tabiki kızkardeşime ait ben teknolojiyi ancak bana yetecek kadar öğrenebildiğimden , resimlerde İkbal'den.Tabi resimler iyi çıksın diye İkbal balkonumda yetiştirmeye çalıştığım rokalarımıda biraz kırpmak zorunda kaldı.
Marmelat bir önceki yazdığım domuz erklerinden yapıldı.Kavanozlara kondu , bir kısmı bize bir kısmıda hediye götürülecek.

9 Kasım 2008 Pazar

Domuz Eriği



Manisa yolundan KaraGöl'e yürüdüğümüz parkurda domuz erikleri topladık. Her yıl geleneksel 2. yada 3. yürüyüşümüz bu parkura. Eve gelip hemen domuz eriklerinden marmelat yaptım. Ancak ne kadar şeker koyarsanız koyun asla tatlanmaz genellikle kek içinde yada şekerleyip sulandırarak meyva suyu olarak içebilirsiniz.

ganimeti bulmuş yürüyüşçüler domuz eriklerini toplarken grafik ve resim bölümünde okuyan kızkardeşim bizi görüntülüyor.

6 Kasım 2008 Perşembe

Bugün mail adresime çok güzel bir makale aldım

John Hopkins'den Kanser Güncellemesi

1. Herkesin vücudunda kanser hücreleri vardır. Bu kanser hücreleri birkaç milyara kadar çoğalmadıkça standart testlerde görülmezler. Doktorlar kanser hastalarına tedaviden sonra vücutlarında artık kanser hücresi kalmadığını söyledikleri zaman, bu yalnızca kanser hücrelerinin testlerle saptanamayacak düzeyde olduğu anlamına gelir.

2. Bir kişinin hayatı boyunca 6 ile 10 kez kanser hücreleri oluşabilir.

3. Kişinin bağışıklık sistemi güçlü olduğu zaman kanser hücreleri yok edilir ve çoğalarak tümör oluşturmalarına engel olunur.

4. Bir kişide kanser olması, o kişide çoklu beslenme eksikliği olduğuna işaret eder. Bunlar genetik, çevresel, beslenme ve yaşam tarzı faktörlerine bağlı olabilir.

5. Çoklu beslenme eksiklini yenebilmek için diyeti değiştirmek ve ek takviye almak bağışıklık sistemini güçlendirir.

6. Kemoterapi hem hızlı çoğalan kanser hücrelerini, hem de kemik iliğinde, sindirim sisteminde v.s.'deki hızlı büyüyen sağlıklı hücreleri yok eder ve karaciğer, böbrekler, kalp, akciğerler v.s.'de organ tahribatına yol açar.

7. Radyasyon kanser hücrelerini yok ederken; sağlıklı hücre, doku ve organları da yakar, yaralar zarar verir.

8. Kemoterapi ve radyasyon başlangıçta tümörün küçülmesine yol açar. Kemoterapi ve radyasyon tedavisinin uzaması tümörün daha fazla yok olmasına yol açmaz.

9. Kemoterapi ve radyasyondan dolayı vücut çok fazla toksin yüklenmesine maruz kalınca, bağışıklık sistemi ya tehlikeye düşer, ya da yıkılır; dolayısıyla kişi çeşitli enfeksiyonlara ve komplikasyonlara yenik düşer.

10. Kemoterapi ve radyasyon kanser hücrelerinde mutasyona neden olabilir ve dirençlerinin artarak yok edilmelerini zorlaştırabilir. Cerrahi işlem de kanser hücrelerinin başka taraflara atlamasına neden olabilir.

11. Kanser hücreleri ile savaşmakta etkili bir yöntem ise onları çoğalmak için ihtiyaçları olan gıdalardan yoksun ve aç bırakmaktır.

KANSER HÜCRELERİ AŞAĞIDAKİLERLE BESLENİRLER:

a. Şeker kanser besleyicidir. Şekeri kesilerek kanser hücrelerinin önemli bir gıdası kesilmiş olur. NutraSweet, Equal, Spoonful v.s. gibi tatlandırıcılar zararlı olan Aspartam ile yapılırlar. Daha iyi bir tatlandırıcı Manuka balı veya molastır, ama az miktarda alınmalıdırlar. Sofra tuzunda beyazlatıcı olarak kimyasallar bulunmaktadır. Daha iyi bir seçenek Bragg'in aminosu veya deniz tuzudur.

b. Süt vücudun, özellikle sindirim sisteminde, mukus üretmesine neden olur. Kanser mukusla beslenir. Süt yerine tatlandırılmamış soya sütü tüketilerek kanser hücreleri aç bırakılabilir.

c. Kanser hücreleri asit ortamda gelişirler. Et temelli diyet asittir ve sığır eti veya domuz eti yerine bol balık ve az tavuk eti yemek en iyisidir. Ette, özellikle kanserli kişilere zararı olan, canlı hayvan antibiyotikleri, büyüme hormonları ve parazitleri bulunur.

d. %80 taze sebze ve meyve suyu, kepekli tahıllar, tohumlar, nohutgiller ve biraz meyveden oluşan bir diyet vücudu bazik (alkali) ortamda tutar. %20 de fasulye içeren pişmiş gıdalardan oluşabilir. Taze sebze suları kolayca emilip 15 dakika içinde hücre düzeyine ulaşabilen ve sağlıklı hücreleri besleyen ve çoğalmalarını hızlandıran canlı enzimler içerirler. Sağlıklı hücre üretimi için gerekli olan canlı enzimlerin sağlanması amacıyla, taze sebze (sebzelerin çoğunluğu ve fasulye filizi) yiyin veya suyunu için ve günde 2-3 kez çiğ sebze yiyin. Enzimler 40 oC'de yok olurlar.

e. Yüksek kafein içerikli kahve, çay ve çikolatadan uzak durun. Yeşil çay daha iyi bir seçenektir ve kanserle savaşan özellikleri vardır. Bilinen toksinler ve ağır metaller içeren musluk suyu yerine arıtılmış veya filtrelenmiş su içiniz. Damıtılmış su asittir, kaçınılmalıdır.

12. Et proteininin sindirimi zordur ve çok sindirim enzimi ister. Bağırsaklarda duran sindirilmemiş et çürür ve daha çok toksin birikimine neden olur.

13. Kanser hücrelerinin duvarları sert protein ile kaplıdır. Et yemekten kaçınarak veya azaltarak, kanser hücrelerinin protein duvarlarına saldıran enzimler daha çok açığa çıkar ve vücudun öldürücü hücrelerinin kanser hücrelerini yok etmelerini sağlar.

14. Bazı destek maddeleri (IP6, Flor-ssence, Essiac, anti-oksidanlar, vitaminler, mineraller, EFA'lar v.s..) bağışıklık sistemini güçlendirerek, vücudun kendi öldürücü hücrelerinin kanser hücrelerini yok etmesine yardımcı olur. E vitamini gibi diğer destek maddelerinin de, vücudun hasarlı, istenmeyen veya ihtiyac olmayan hücrelerin atılmasının normal yolu olan, apoptoziz veya programlanmış hücre ölümüne yardımcı olduğu bilinmektedir.

15. Kanser zihinsel, bedeni ve ruhsal bir hastalıktır. Öngörülü ve olumlu bir ruh kanser savaşçısını muzaffer yapar. Öfke, affetmezlik ve acı bedeni stresli ve asitli bir ortama sokar. Seven ve affeden bir ruha sahip olmayı öğrenin. Sakin olmayı ve hayatın tadını çıkarmayı öğrenin.

16. Kanser hücreleri oksijenli ortamda gelişemezler. Günlük egzersizler ve derin nefes alma hücre düzeyine kadar daha fazla oksijen alınmasına yardımcı olur. Oksijen terapisi kanser hücrelerini yok etmek için diğer bir yöntemdir.

JOHN HOPKINS HASTANESİNDEN KANSER GÜNCELLEMESİ – LÜTFEN OKUYUNUZ

1. Mikrodalga fırına plastik kap ve ambalaj koymayınız.

2. Dondurucuya su şişesi koymayınız.

John Hopkins Hastanesi bunu yakın bir zamanda bülteninde yayınlamıştır. Bu bilgi Walter Reed Ordu Tıp Merkezi tarafından da yayınlanmaktadır. Dioksin kimyasalları kansere, özellikle de göğüs kanserine, neden olmaktadır. Dioksinler vücudumuzun hücreleri için son derece zehirlidir. Plastik şişelerdeki suyu dondurmayınız, çünkü bu plastiğin içindeki dioksinin salınmasına neden olur.

Castle Hastanesi Sağlıklılık Programı Yöneticisi Dr. Edward Fujimoto bu sağlık tehdidini anlatmak için yakınlarda bir televizyon programına çıktı. Dioksinleri ve bizim için ne kadar kötü olduklarını anlattı. Plastik kaplar içindeki yiyeceklerimizi mikrodalga fırınlarda ısıtmamamız gerektiğini söyledi. Bu özellikle de yağlı yiyecekler için geçerli. (İngilizce metindeki fat sözcüğünün gerçek anlamı hayvansal yağdır.) Söylediğine göre yağ, yüksek sıcaklık ve plastik kombinasyonu dioksinin gıdaya geçmesine ve sonunda vücudumuzun hücrelerine ulaşmasına neden olmaktadır.

Bunun yerine kendisi yemekleri ısıtmak için Corning Ware, Pyrex gibi cam kaplar veya seramik kaplar kullanılmasını tavsiye etmektedir. Yani hazır yemek ve çorbalar ısıtılmadan önce ambalajından çıkarılıp uygun kaplara konulmalıdır. Kağıt uygundur, ama kağıdın içinde de ne olduğu bilinmemektedir. Sıcaklığa dayanıklı cam kap kullanmak daha güvenlidir. Kendisi yakın bir zamanda fast food restoranlarının plastik köpük kaplardan kağıt kaplara döndüğünü de hatırlattı. Nedenlerden bir dioksin sorunuydu. Kendisi plastik ambalaj malzemesi ile örtülmüş yiyeceklerin mikrodalga fırında pişirilmesinin aynı derecede sakıncalı olduğunu da söyledi. Yiyecekler radyasyona maruz kalıp ısınıca, yüksek sıcaklıkta plastiğin içindeki zehirli toksinler eriyip yiyeceklerin üstüne damlamaktadır. Yiyecekler plastik yerine kağıt havlu ile örtülebilir.

Deniz ve Anası


Bu resimde kızımın okula ilk başladığı gün çekildi.



nihayet resim olayını çözüyorum galiba resimdeki pembe bluzlu şeker kızım Deniz, diğer resimdeki şeker kızın yanındaki saçı papatyalı olanda benim. Resimler Mayıs ayında gittiğimiz Kemalpaşa Kurudere Kanyon'dan (sezonun son yürüyüşünden)

3 Kasım 2008 Pazartesi

Bende Blog Kızı Oldum

Yaklaşık 3 yıl önce gördüm Portakal Ağacı'nı o günden sonrada diğer kızları okumaya birinden diğerine giderken, benimde böyle bir sayfam olmalı diyerek bugüne kadar bekledim. Zamanı bugünmüş ,ancak çok çalışmam gerektiğini düşünüyorum önce resim eklemeyi öğrenmeliyim.