29 Kasım 2012 Perşembe

PASTİÇ, TARİHİ HASANPAŞA FIRINI , KİBARSAN METROBÜSTE OTURAMAZSIN HATTA BİNEMEZSİN

Cumartesi sabahı 07.10 da evden çıktım ve puslu bir istanbul sabahında 10.30 gibi  kız kardeşte kahvaltı masasına oturdum. İnsan kuş misali , tabii kuş misali olmakta artık daha kolay. Cuma gitmeye karar vermemle aldığım uçak bileti bile oldukça ekonomik, üstelik gidiş bileti kızkardeşten.

Evde oturmayalım dedik , ne yapalım kızkardeş ilk istanbula gittiğinden beri kız kulesine aşık, illa beni de her seferinde kız kulesine götürmeye çalışır.Bu sefer tamam dedim ayrıca  belki lalenin kız kulesini çay kahve kitap eşliğinde izlediği yerden bakarım. Aynı şeyleri yaparım ama nasıl ki indik vapurdan, bizi karşılayan buz gibi bir hava, çiseleyen yağmurla karşılaştık. Benim çok üşüdüğümde kulaklarım acır ki, dayanılmaz bir acıdır. Gerisin geri döndük vapur iskelesine ama kız kulesinin önünde  resim çekmeyi de ihmal etmedik.
Beşiktaş iskelesinde inince balık pazarına uzandık.




Çarşıyı gezerken Tarihi Hasanpaşa Fırının önünden geçerken vitrindeki tatlılardan almaya karar verdik. İçeri girdik baktık ki çalışanlarda en az fırın kadar tarihi Pastiç istedik , satıcının gözlerinde bize servis yapmak istemez bir hava sezinledik ki , çalışanlarında tarihi olduğuna düşünmeme sebep budur. Önce kulaklarının iyi duymadığını düşündürdü bu durum bizde, sesimizi yükselttik fırında. Satıcı amca garip hareketlerde bulunmaya başladı anladık ki sözle anlatamayacağız, pastiçin yerini göstermek için hamle yaptık , amca pastiçe ulaştı , fırın çalışanlardan başka bir tarihi amca olayı çözdü
İzmir'li misiniz siz .
Biz durumu anlayınca bize satış yapan amca hatırladı ,daha önce de pastiç diye istemişler.
Biz muhabbete dalınca sıradaki insanlar sıkıldı , sıkı bir kuyruk vardı. Ben zaten Pastiç'in tadına bakınca lezzetinin de başka olduğunu anladım. İstanbullular kesme dermiş Pastiçe.

Yani İstanbul'un kesmesi güzel ama çok tarçınlı. İzmir'in Pastiçi artık kekten yapılır (babam oldukça güzel yapardı) bence daha lezzetli.

Cumartesi akşamından programım yapıp , pazar sabahı erkenden uyanıp kahvaltıdan sonraki durağımız tarihi inebolu pazarına gittik. Sadece bakınmakla yetindim , çünkü mantarları gören kızkardeşim ve eşi küflü mantar yemeyeceklerini dile getirdiler. Bunlar çintar mi diye sorduğumda, satıcı şöyle dedi bizim egeliler böyle söyler burada adı kanlıca mantarı.  Neymiş nereye gidersen git , Egeliliği de yanında götürürmüş sün Ayşegül.

Eminönünden alınmış İstanbul balığıyla kızkardeş ve eşini eve yolladım ki ben Büyükçekmece Beykent'te  ameliyat olan bir akrabamızı ziyaret için metrobüse bindim Topkapı'dan. Hemen oturdum kitabımı açtım yol uzun ya o ne rahat dedim. Avcılarda aktarma yapacağım indim  metrobüsten diğer metrobüse bindim boş ama oturamadım neden mi? Çünkü oturmak için yaptığım saygıdeğer hamleyi gencecik bir arkadaş arkamdan itmek vasıtasıyla diskalifiye etti. Gencim ben dedim ayakta da gidebilirim. 
Ama  TÜYAP kitap fuarının son gün olması zorlu bir yolculuk ettirdi bana , dönüşte başıma geleceklerden sonra , aslında rahat bir yolculukmuş.
Dönüş tam bir kabustu benim için TÜYAP kitap fuarının önünden metrobüs durağına giden köprüyü bile 10-15 dakikada aldım. Asansörler çalışmıyor, çocuklu aileler ve engelli vatandaşların aileleri kucaklarına taşıdılar merdivenlerde arabalarını. Durakta herhalde 20 -25 metrobüs sonra binebildim, oda nezaketi elden bırakıp , itekleyerek insanları ve kendimden utanarak.

Tilkinin dönüp dolaştığı yere de pazartesi saat 10.00 ulaştım. 
Aklıma işlenenler pastiç , inebolu pazarı ve metrobüs yolculuğu .




7 yorum:

  1. pastiçe bayılırımmm!

    diğer şehirlilerin, görgüsüz olmakla birlikte, İzmirlilere takındığı tavrı hiç anlamadım.

    yaşadıkları hayat değil, ama alışmışlar artık. yazık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Babam oldukça yaşlıydı , şimdi yaşıyor olsaydı 80 yaşına yakın olurdu çocuk yaşında menenjit geçirip duyma yetisini kaybedince fırına çırak girmiş , gençliğinin ilk zamanlarında istanbul'da çalıştıktan sonra İzmir'e gelmiş hamur usrası olarak. İzmir'de ,ilk pastiçi ben yaptım derdi ne kadar doğru bilemem.
      Ben hatta pastaneden çok gevrekçide satılanları daha çok severim.

      Sil
  2. Dikili'de satılmazdı ve bilinmezdi pastiç. Talep talep ben de Dikili'ye pastiçi getirten insanım :)

    Babanızın ruhu şaad olsun. Öyle diyorsa, öyledir. Ben inanırım. Helal olsun.

    YanıtlaSil
  3. Aaa İstanbul lu olmuşssun bile sen.
    :-)

    Hoşgeldim.
    Yaşayan anne

    YanıtlaSil
  4. hoşgördün okuyan,organik , gezenti anne.

    YanıtlaSil
  5. Ankara'da her sabah alıyorum bir tane. Burada da "kesme" diyolla. Sabah 10 ya da akşam üstü yiyorum büyük keyifle.

    Bu gidişle ben de kendisine benzeyeceğim pastiçin.

    YanıtlaSil