10 Eylül 2009 Perşembe

KATRE-İ MATEM



evlilik yıldönümü 2. hediyem katre-i matem idi. okudum ama çok ağır gitti.
Kitap bir cinayet, bir lale soğanının etrafında dönüyor. Kitapta önemli bir sır var.Sırra sahip kişi sonunda bile sırrı öğrenemiyor ama okuyucu ilk satırlarda öğreniyor. Karekterler birbirlerinden bağımsız nerede ne zaman birleşiyorlar, olaylar birbirinden bağımsız , birleştiği yerlerde anlamsız sonuçlar. Sonu güzeldi
Bazen bir cümle için bir kitabı bitirdiğimi bilirim, bu kitapta sonu için bitti.

Gerçi bende karışık anlattım ama, sırrı söyleyerek kitabı anlatmış olmak istemedim.

MELTEM'DEN SONRA DENİZ'İN İÇİNDEKİ RADYO



Sevgili arkadaşım Meltem ile ilk tanıştığımda bana içinde bir radyo olduğunu ,sabahları, artık o gün allah ne verdiyse (arabesk,sanat müzüği,pop) çalarak uyandığını söylemişti.
(benimse sabah uyandığımda içimden volkan fışkırır lavları akıtmadan kendime gelemem bu da takribi 10.00 - 10.30 saatlerine takabül eder)

Bu yaz Deniz, Ben ve Meltemim birlikteyken söz Meltemin içindeki radyodan açıldığında Deniz gözlerini kocaman açarak

--aa Meltem Teyze, benimde içimde radyo var ve benimde içimde şarkılar çalıyor dedi.
(Deniz ie Meltem zaten çok sevişirler, Deniz'in Meltem ile aynı özelliğe sahip olması onu çooooook mutlu etti)

Bu sabah içindeki radyoyla uyanan kuzum kuzenine içindeki radyodan bahsetmiş. Kuzen bununla dalga geçip inanmayınca beni arayıp kuzenine Meltemin'de içinde radyo olduğunu ve ona inanmasını söylememi istedi.

Kuzenle konuştuk , onu Deniz'in içinde bir radyo olduğunu ikna ettik.
Kızımın içindeki radyo bu sabah

" TEPECİKLİMİ? KURUÇAYLIMI?" adlı şaheseri çalıyormuş..............

3 Eylül 2009 Perşembe

KONSERLER

Eskiden (ne tuhaf zaman bile eskiyor) İzmir Fuarı açıldığında konsere, tiyatro oyunlara giderdim. Sonraki yeni zamanlarda gitmek biraz zorlaştı. Neden? cevap ortada evlenip çoluk çocuğa karışmak, giderlerinin önceliğinin değişmesi(konserleri çok pahalı buluyorum ve özel tiyatro oyunlarını) , zamanı hem çalışıp hemde nitelikle kullanma bla bla .....


Biz dün akşam kızım Deniz ve Kızkardeşlerden İkbal ile Kardeş Türküler konserindeydik. Anne memnun du ama yaş ortalaması düşük olunca (9+18+38= 65 / 3= 21.66.....) ancak ege türküsü, trakya türküsü, süryani , ermeni , kürt ve alevi türküsü yani sadece 6 türkü sonunda konserden çıkmak zorunda kaldık. Konser ücretsizdi ve kapıda çok beklememizin nedenide gençleri zorladı sanıyorum .


29 Ağustos 'ta Yaşar'ın konserine gitmiştik yine ücretsiz ama sponsor oturmak için minder ve bileklik yapılan parlak plastikler verdiğinden konserin ilk yarısına kadar kalabilmiştik.(Kızlara daha cazip gelmişti) Ama biz artık Yaşar'ı konserde izlememeye karar verdik. (bu kış sömestr tatilindede Göçmen Şenliği kapsamındaki bir etkinliğe katılmıştı) Oysa ne çok severdim eskiden şarkılarını, (popüler kültürde olsa) eşim bana her yeni çıktığında kasetlerini alırdı ,koltukta ışığı söndürüp , elele tutuşur Yaşar şarkıları dinlerdik. Erkek şarkıcı olarak sahnede ekibine karşı fazlaca kapris ve kabaydı (her iki etkinliktede hissettik) ve gereksiz konuşmalar yaptı. Ne öğrendik güzel şarkı yazan ve söyleyen kişi güzel konuşamayabilirmiş!....... Dinleme kararımız devam ama.


çok mu kolay bu son demesi?

vermiyorumki son nefesi

ellerin eskisi gibi beyaz mı?

bana bunları bu ellerle mi yazdın?