20 Ağustos 2010 Cuma

YAŞASIN ARTIK TEMİZLİK FALAN YOK

Temizlik konusu hep kafamı karıştırmıştır. Bir türlü ölçüyü tutturamadığımı düşünürüm, 1994 yılından beri kendime ait bir evim var e haliyle temizlik yapmak da bana ait. Annem ile yaşarken çok rahattım, çamaşırlarımı annem yıkar ,ortak yaşadığımız alanları o temizlerdi falan sadece kişisel temizliğime dikkat ederdim. Kendi evim olduktan sonra önceleri nasıl temizlik yapmam gerektiğini pek bilemedim ama sonra sonra kendime göre bir düzen oturttum.Tabi öyle süper titiz, temiz olamadım. Hatta eşimle sevgili olduğumuz zamanlarda toz almam konusunda sık sık uyarırdı beni.(Eşim düzen adamıdır). Ben düzeni değil ama , temiz olmayı severim(Gerçi yapmakta zorlanıyorum ama). Dolap çekmecemelerim öyle kın gibi hiç olmadı,ütü masam her daim oturduğum odanın bir aksesuarı gibidir mesela hiç kaldırmam. Ütüden nefret ederken sadece havlu ve çorapları ütülemem onun dışında her şeyi ütülerim. Hele sözkonusu Denizimin eşyalarıysa daha çok dikkat ederim. Sürekli çamaşır makinasında çamaşır yıkarım(hatta makinamın adı Pertev, kendisini benim en iyi yardımcım ilan ettim)
Hafta sonu kombi bir program yapmışsam ver temizlik yapmazsam kendimi kötü hisserim falan filan işte.
Bütün bunları neden yazdım, bir arkadaşım aşağıda okuyacaklarınızı bir mail ile bana göndermiş ..........


Temizlik yapamadım diye vijdan yapmakta yoook:)))


HANIMLAR !!! Unutmayın... Bir toz tabakası, altındaki ahşabı korur.


'Bir ev mobilyaların üzerine 'seni seviyorum' yazabildiğinde gerçek bir ev olur .'


Yıllardır her hafta sonu, 'aman biri çıkıp geliverirse' diye en az sekiz saatimi her şeyin mükemmel görünmesine harcıyordum.


En sonunda anladım ki, hiç kimsenin çıkıp geldiği filan yok; hepsi dışarıda hayatlarını yaşayıp eğleniyorlar !




ŞİMDİ, insanlar ziyarete geldiğinde, kendimi evimin durumunu izah etmek zorunda hissetmiyorum;




İnsanlar, benim daha çok dışarda hayatımı yaşarken ve eğlenirken ne yaptığımla ilgililer.


Bunu hala keşfedemediyseniz, lütfen tavsiyelerime kulak verin.


Hayat kısa, tadını çıkarın !


Mecbur hissediyorsanız temizlik yapın .......


ama onun yerine bir resim yapmak, bir mektup yazmak daha iyi değil mi, kurabiye ya da bir kek pişirmek, bir tohum ekmek toprağa, istemek ve gereksinim duymak arasındaki farkı keşfetmek ?




Mecbur hissediyorsanız temizlik yapın, ama bilin ki çok zamanımız yok . . . .


içilecek bir kahveyle, yüzülecek bir nehir, tırmanılacak bir dağ, dinlecenek bir müzik, okunacak bir kitap, dedikodu yapılacak arkadaşlar, sürdürülecek bir hayat .


Mecbur hissediyorsanız temizlik yapın,


ama bilin ki dünya gözlerinizi kamaştıracak güneşle dışarıda, saçlarınızın arasında gezecek rüzgarla, karla, sizi ıslatacak yağmurla... Bu gün bir daha yaşanmayacak.


Mecbur hissediyorsanız temizlik yapın , ama hep aklınızda bulunsun, yaşlılık bir gün gelecek ve bu çok da hoşunuza gitmeyecek . . .




Ve bir gün bu dünyadan gittiğinizde - ki hepimiz mecbur gideceğiz - geride daha çok toz bırakacağız !


Topladıklarınız değil, nasıl bir yaşam yaşadığınıza dair dağıtabildiklerinizdir hayat...





13 Ağustos 2010 Cuma

BİR GEÇSE ŞU YAZ

Ben bütün mevsimleri severim, kışın hafta sonları dağda yürümeyi , baharda doğayı gözlemlemeyi , sonbaharın insanı ürperten serinliğini , yazın hafta sonları sayfiyede olmayı yada evde temizlik yapmayı.

Bu yazı hiç sevemedim önce kızkardeş-görümcemin geçirdiği protez ameliyatı için 9 Eylül Hastanesinde karşıladık yazın ilk günlerini , sonra yeni eve taşınma telaşı derken, yazın son ayı için planlar sıkıştırmıştım
güzel arkadaş Meltem ile yazlıklarında kafa dinlemece, balık-rakı,sabah kahvaltı öncesi denize girme akabinde Ofis arkadaşı Mürvet ile annesinin yazlığında kapama yeme, bahçeden toplanan malzemelerle salata yapma, taraçadan yıldızları seyretme falan filan diye.
E dedi hayat bana bu sene bunlara ara vermelisin , belkide bundan sonraki yazlar , kışlar, sonbaharlar ve de ilkbaharlar içinde planlarını yaparken olmayabilir demelisin sen artık orta yaşlı bir kadınsın çevrendeki değer verdiğin insanlar da yaşını başını alıyor.
Annem 02 Ağustos günü kalp krizi geçirdi. Ambulans ile Devlet Hastanesine giderken toplandık 3 kız kardeş,
(kardeşlik güzel birşey)  Salı günü yapılan Anjiyo sonucu kalpte 3 ana damar tıkalı. Direk By-pass yapılması gerektiğini söyledi DR yoksa kalbi fazla dayanmaz dedi. Annem By-pass olursam asıl o zaman ölürüm dedi, kalbimi açarsanız. Krize neden olan damara balonla stend takıldı,diğer iki damara yapılamıyormuş damar çok sıkışıkmış. DR yaşam şeklini değiştirirse (çook kilolu) , kendine dikkat ederse bir şansı olacağını söylüyor.
Şu anda dinlenmede , diyet yapmakta , 18 yaşındaki kız kardeşime "ben senin çocuklarına bakacağım daha diyor" Bizde böyle olmasını istiyoruz. Biraz kendisine gelsin , farklı DR ve hastaneye götüreceğiz.

Ben şu 2010 yazının bitmesini bekliyorum sabırsızlıkla , nasılsa bütün suçu onun üstüne atmak kolay geliyor.
Ama hayat devam ediyor , 5 Ağustos evlilik yıldönümüz. Ben hersene 5 Ağustos ta gelinliğimi sandıktan çıkarıp bakarım. Bu sene yine ritüeli tekrarladım bir gün gecikmeyle .

Deniz ne yapmış peki buyrun aşağıya bakın