26 Şubat 2010 Cuma




MERDİVEN




Ağır, ağır çıkacaksın


bu merdivenlerden,


Eteklerinde güneş rengi


bir yığın yaprak,


Ve bir zaman bakacaksın


semaya ağlayarak...


Sular sarardı...


yüzün perde perde solmakta,


Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta...


Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller;


Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller,


Sular mı yandı?


Neden tunca benziyor mermer?


Bu bir lisan-ı hafidir ki ruha dolmakta,


Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta...




Ahmet HAŞİM

23 Şubat 2010 Salı

KEMALPAŞA-YİĞİTLER



Çok kısa yürüyüşün ardından bir balık çiftliğinde mola verdik.


Ferdi benim en az 27 yıllık arkadaşım ki Deniz'in dayısı olur.
Ferdi'nin güzel ikizleri Haktan ile Eylül.



Bu sene yağış ile birlikte bütün heryerden su fışkırıyor.




Deniz Hanım yürüyüşe başlamadan ,fazla dalmış cep
telefonunda oyuna. Oysa o kadar kızıyoruz ki cep telefonu
ile yakın temasta olmasına ......






Sevgili Nurşen ve Sevgili Neco çiftimiz evlilik aşamasında.
Ayaktaki abimiz Abidin yıllar önce 10 gün komün hayatı yaşamıştık yaklaşık
10 kişi kadar teknolojiden uzak, banyosuz cep telefonsuz hatta tilkilerle yemek bile paylaşmıştık.
Bozburun,Selimiye,Datça , Amazon , Börtü Bökü dolaylarında çadırlı kamp yapmıştık ta
Abidin Abi sıcak suyla yıkanmam lazım,kese yapmam lazım diye diye
ömrümüzü yemişti bizim.Dönüşte Bafa Gölü kenarında bir camping te kalmıştık banyosu ve sıcak suyu olan huzura kavuşmuştu. Hala dağda yürürken bile pantalonu ütülüdür üstelik
bir kadınla hiç yaşamamış, evlenmemiş. Çok severim kendisini sanırım nedeni ben düzenli olamıyorken erkek haliyle bunları başardığındandır.
Ben arkadaşlarımı çok seviyorum. Zaten hepte söylerim
Benim bütün arkabağlarım* arkadaşlarımdır.


* bilerek yazdım.

17 Şubat 2010 Çarşamba

YAŞAMA DAİR

Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında
ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan,
sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel
en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile,
mesela,
zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.
Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,
yani, beyaz masadan, bir daha kalkmamak ihtimali de var.
Duymamak mümkün değilse de
biraz erken gitmenin kederini biz
yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına,
hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,
yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz
en son ajans haberlerini.
Diyelim ki, dövüşülmeye değer bir şeyler için,
diyelim ki, cephedeyiz.
Daha orda ilk hücumda,
daha o gün yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.
Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,
fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz
belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.
Diyelim ki hapisteyiz, yaşımız da elliye yakın,
daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.
Yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,
insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla yani,
duvarın ardındaki dışarıyla.
Yani, nasıl ve nerede olursak olalım
hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...
Bu dünya soğuyacak,
yıldızların arasında bir yıldız,
hem de en ufacıklarından,
mavi kadifede bir yaldız zerresi yani,
yani bu koskocaman dünyamız.
Bu dünya soğuyacak günün birinde,
hatta bir buz yığını
yahut ölü bir bulut gibi de değil,
boş bir ceviz gibi yuvarlanacak
zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.
Şimdiden çekilecek acısı bunun,
duyulacak mahzunluğu şimdiden.
Böylesine sevilecek bu dünya
'Yaşadım' diyebilmen için...

Nazım HİKMET (1947-1948)

13 Şubat 2010 Cumartesi

ben bugün çok sevdiğim bir arkadaşımı bu dünyadan uğurladım. Henüz 35 yaşındaydı. Gittiğin yerde umarım mutlu olursun Hasibe seni seviyorum

10 Şubat 2010 Çarşamba

YARIYIL TATİLİ BİTTİ

yarıyıl tatilini fırsat bilip bende kızımla 1 hafta tatil yaptım. Güzel güzel eğlendik , dinlendik (pazartesi işe gelince bütün dinlenmeler yerini sinir ve sıkıntıya bıraktı ,izne çıkma cezasını bol bol çektirdi sağolsun işverenlerim)



Pazar günü zaten aksilikler yakamı bırakmadı. Önce kahvaltı için boş çaydanlığı ocağa koymuş olmamla yandı çaydanlık arkasından gözlemeleri yaktım, en sonda ıspanaklı börek yapmıştım ertesi gün ofiste yerim diye ama benim börek kömürlü ıspanak oldu.








yukarıdaki browni-cheseecake Zehra lar geldiğinde yapmıştım.Fotoğraf Zehra'dan.



Browni kısmı

4 yumurta

250 gr tereyağ

250 gr bitter çikolata

1 su bardağı sinangil limon aromalı un



Benmari usulu erittiğim tereyağ ile çikolataya 4 yumurtayı ekleyip çırptım (çatalla) ununu karıştırıp buzdolabıma koydum.



Cheesecake kısmı

800 gr kadar mascorpone peyniri

3 yumurta

1 bardak pudra şekeri

1 yemek kaşığı un



bütün malzemeleri karıştırıp browninin üzerine döktüm. Tezgahta kalıbı vurdum. önceden ısıtılmış 180 C fırında 50-55 dak pişirdim.




Deniz'in sınıf arkadaşı Onur ve ailesi bizdeydi.


Kızımla Kemeraltına indik. Deniz'in ne zamandır almak istediği Dünya Küresini aldık. Birde İzmir hatırası çekelim dedik.




Kızlarağası Hanında kızım elma çayını bende kahvemi içtim.





Yukardaki güzellik ise eşimin yeğeninin kızı Naz .






Nazar Boncukları Naz için.....
Biz ayrıca kızımla 2 sinema, 1 sirk bol kitapçı ziyareti gerçekleştirdik.